İSLAM BİRLİĞİ VE İSLAM DEVLETLERİ YÖNETİMDE ŞÛRA/ MEŞVERET/ İSTİŞÂRE’Yİ EN BİRİNCİ ESAS DÜSTUR ALMALIDIR !

İSLAM BİRLİĞİ VE İSLAM DEVLETLERİ YÖNETİMDE  ŞÛRA/ MEŞVERET/ İSTİŞÂRE’Yİ EN BİRİNCİ ESAS DÜSTUR ALMALIDIR !

Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı, Meşveret-i Şer’iyedir.

 

وَ اَمْرُهُمْ شُورٰى بَيْنَهُمْ

 

âyet-i kerimesi, Şûrayı esas olarak emrediyor.

 

Evet nasılki nev’-i beşerdeki “telahuk-u efkâr” unvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünununun esası olduğu gibi; en büyük kıt’a olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o Şûra-yı hakikiyeyi yapmamasıdır.

  

Asya kıt’asının ve istikbalinin keşşafı ve miftahı, Şûradır.

 

Yani nasıl ferdler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt’alar dahi o şûrayı yapmaları lâzımdır ki, üçyüz belki dörtyüz milyon İslâmın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdadların kayıdlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, Meşveret-i Şer’iye ile şehamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer’iyedir ki, o hürriyet-i şer’iye, âdâb-ı şer’iye ile süslenip, garb medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır.

 

İmandan gelen hürriyet-i şer’iye, iki esası emreder:

 

اَنْ لَا يُذَلِّلَ وَ لَا يَتَذَلَّلَ مَنْ كَانَ عَبْدًا لِلّٰهِ لَا يَكُونُ عَبْدًا لِلْعِبَادِ لَا يَجْعَلْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ نَعَمْ اَلْحُرِّيَّةُ الشَّرْعِيَّةُ عَطِيَّةُ الرَّحْمٰنِ

  

Yani: İman bunu iktiza ediyor ki; tahakküm ve istibdad ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek ve zalimlere tezellül etmemek.

 

Allah’a hakikî abd olan, başkalara abd olamaz. Birbirinizi -Allah’tan başka- kendinize Rab yapmayınız!…

 

Yani Allah’ı tanımayan; her şeye, herkese nisbetine göre bir rububiyet tevehhüm eder, başına musallat eder.

 

Evet hürriyet-i şer’iye; Cenab-ı Hakk’ın Rahman, Rahîm tecellisiyle bir ihsanıdır ve imanın bir hâssasıdır.

 

فَلْيَحْيَا الصِّدْقُ وَلَا عَاشَ الْيَاْسُ فَلْتَدُومِ الْمُحَبَّةُ وَلْتَقْوٰى الشُّورٰى وَالْمَلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهَوٰى وَالسَّلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدٰى

  

Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin!. Şûra kuvvet bulsun!. Bütün levm ve itab ve nefret, heva ve hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet Hüda’ya tâbi olanlar üstüne olsun. Âmîn…

 

Eğer denilse: Neden Şûraya bu kadar ehemmiyet veriyorsun?. Ve Şark’ın, hususan Asya’nın, hususan İslâmiyet’in hayatı, terakkisi nasıl o Şûra ile olabilir?

 

Elcevab: 

  

Nur’un Yirmibirinci Lem’a-i İhlasında izah edildiği gibi; haklı Şûra ihlas ve tesanüdü netice verdiğinden; üç elif, yüzonbir (111) olduğu gibi, ihlas ve tesanüd‑ü hakikî ile üç adam yüz (100)  adam kadar millete fayda verebilir.

 

Ve on (10) adamın hakikî ihlas ve tesanüd ve meşveretin sırrı ile; bin (1000) adam kadar iş gördüklerini çok vukuât-ı tarihiye bize haber veriyor.

 

Madem beşerin ihtiyacatı hadsiz ve düşmanları nihayetsiz ve kuvveti ve sermayesi pek cüz’î, hususan dinsizlikle canavarlaşmış tahribatçı, muzır insanların çoğalmasıyla; elbette ve elbette o hadsiz düşmanlara ve o nihayetsiz hacetlere karşı, imandan gelen nokta-i istinad ve nokta-i istimdad ile beraber, hayat-ı şahsiyesi ve insaniyesi dayandığı gibi; hayat-ı içtimaiyesi de yine imanın hakâikından gelen Şûra-yı şer’î ile yaşayabilir. O düşmanları durdurur, o hacetlerin teminine yol açar. 

(Hutbe-i Şamiye 60- 63)

 

İslam dünyasının önde gelen Alimlerinden oluşan İhtisas Şuraları, İslam Birliği’nin alt yapısını teşkil eder.  Örnek: Hukuk şurası, Ekonomi şurası, Kültür ve Sanat şurası, Askeri Şura, Sanayi Şurası  gibi…

 

 

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir