AVRUPA BİRLİĞİ YERİNE İSLAM BİRLİĞİ

AVRUPA BİRLİĞİ YERİNE İSLAM BİRLİĞİ

20. ve 21. Asrın Müceddidi Bediüzzaman Hazretleri ve Risale-i Nur Külliyatı ve Şahs-ı Manevisinin vazifesi, “Bu zamanın en büyük farz vazifesi İttihad-ı İslam’dır” prensibine binaen imanları takviye, anarşi ve dinsizliği bertaraf etme hizmetinden sonra en büyük davası, İslam Aleminin, Türk Milletine karşı eski muhabbet ve kardeşliğini celbetmek ve İslam Kardeşlik ittifakı ile İslam Birliğine yol açmaktır.

 

Avrupa Birliği’ni milletimiz için tek hedef ve alternatifsiz yol gibi gösteren sağda ve solda bir kısım Siyasetçilere karşı, Avrupa’dan gelen ve getirilen bid’alardan, dalaletlerden, dünyaperestlik ve sefahetlerden, milletimizi ikaz ve irşad etmek ve sefih Avrupa Medeniyetinin çirkinliğini ve İslam Dünyasına karşı düşmanlik ve çifte-standart ikiyüzlü davranışlarını göstermek ve Avrupanın cazibedar sefahetlerinden insanlarımızı kurtarmak, Risale-i Nur’un ve Hakiki Talebelerinin en mühim bir vazifesidir.

 

Avrupa Birliği’ne Ülkemizi sokarak, iktisadi, sosyal, hukuki ve siyasi istiklaliyetimizi tamamen yoketmek isteyen bu gayri milli odaklara karşı bütün Hakiki Milliyetperver, Vatanperver, Demokrat, Hürriyetperver Aydın, Siyasetçi ve Devlet adamlarını, cesaret ve tesanüd ile ittifak etmeye ve Ülkemizin ve Milletimizin birliği, bağımsızlığı ve İslam Aleminin saadeti ve selameti uğrunda tam bir kardeşlik ittifakı yapmaya davet ediyoruz.

 

85 yıldır ülkemizde hayatın bütün sahalarında, Avrupa’nın kanunları ve Batı Medeniyetinin kuralları uygulanmaktadır. Avrupanın teknoloji, ilim ve fennini almak yerine sefahetlerini ve günahlarla dolu hayatını taklid eden ve kendi İslami ve Türk geleneklerimizi tahrib eden Kemalist ve Masonik siyasi kadrolar, ülkemizi dünyanın fakir ve geri kalmış ülkeleri arasına sokmuşlardı. 200 Milyar Dolar Borç yükü ile istikbalimizi dahi haciz altına almışlardı. Doğudaki Dindaş ve Kardeş Kürdlerin, Türklerden soğumasına ve ayrı bir devlet ister hale gelmelerine sebebiyet verdiler.

Bin seneden beri bir milyar şühedayı Hakikat-i Kur’an ve iman yolunda feda edip şehid veren ve bütün mefahiri İslamiyetle tahakkuk eden ve Alem-i islam’ın en büyük Ordusu ve kahraman Milleti olan Türk· Milletini, Avrupa’nın kapısında dilenci gibi yol ve izin gözleyen, maddeten fakir, geri kalmış ve insan hak ve hürriyetlerinde çok kusurlu bir hale düşüren bütün Politikacı ve Bürokratların, Tarihin ve gelecek istikbalin lanet ve bedduasına müstehak olacakları şüphesizdir. AB’nin hukuk normlarına dayanarak,  Kur’an’ımızın açık ve kesin emirlerine (katilin idamı, kurban vacibiyeti, farz tesettür gibi) karşı müdahalelerde bulunmaya başlamışlardır. Lozan Anlaşmasının sonunda Lord Curson en manidar sözünü söylemişti:

 

“Türkiye İslami alakasını ve İslamı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulus birliği etmiş olur ve Hristiyan Dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz.” (Emirdağ Lahikası-2, s.31)

 

Bu beyannamemizi, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin, İslam Birliğini ihtar eden ve müjde veren cümleleriyle tamamlayalim:

 

Komünistlik, Masonluk, Zındıklık, Dinsizlik doğrudan doğruya Anarşistliği intac ediyor. Bu dehşetli tahrib edicilere karşı, ancak ve ancak Hakikat-i Kur’aniye etrafında İttihad-ı İslam dayanabilir. Ve beşeri bu tehlikeden kurtarmaya vesile olduğu gibi, bu vatanı istila-yı Ecanibden ve bu Milleti Anarşilikten kurtaracak yalnız odur. (Emirdağ-2.s.24)

 

Demokratlar, hem mevkilerini muhafaza, hem vatan ve milletini memnun etmek çare-i yeganesi İttihad-ı İslam cereyanını kendine nokta-i istinad yapmaktır. (Emirdağ-2. s.24)

 

O Ecnebilerin canavarlar gibi yaptıkları muamele ve zulümler, islam Dünyasında hürriyet ve istiklal ve İttihad-ı İslam cereyanını da hızlandırmıştır. Nihayet müstakil İslam Devletlerinin teşkilini intac etmiştir. İnşallahü Teala, Cemahir-i Müttefika-i islamiye (İslam Müttefik Cumhuriyetleri) de meydana gelecek ve İslamiyet dünyaya hakim ve hükümran olacaktır. (Konferans, s.54)

 

Şimdiki bu hükümetimizin hakiki kuvveti, Hakaik-i Kur’aniyeye dayanmak ve hizmet etmektir. Bununla ihtiyat kuvveti olan üçyüz elli milyon (şimdi bir buçuk milyar) uhuvvet-i İslamiye ile İttihad-ı İslam dairesinde kardeşleri kazanır. (Emirdağ-2, s.54)

 

İhtar ediyoruz ki vatan ve millet ve onların hayatı ve saadeti Hakaik-i Kur’aniye’ye dayanmak ve bütün Alem-i islamı arkasında ihtiyat kuvveti yapmak ve Uhuvvet-i İslamiye ile dörtyüz milyon kardeşi bulmak … iman ve İslamiyetle olabilir. (Emirdağ-2, s.208)

 

Kesb-i medeniyette Japonlara iktida bize lazımdır ki; onlar Avrupa’dan mehasin-i medeniyeti almakla beraber, her kavmin maye-i bekası olan adat-ı milliyelerini muhafaza ettiler. (Divan-ı Harb, s.72)

 

iTTiHAD iLMi ARAŞTIRMA HEYETi

8.Haziran.2002 de Vakit Gazetesinde neşredilmiştir .

 

DIŞ POLİTİKADA EKONOMİNİN ROLÜ

 

Türkiye, Ak Parti iktidarı ile ekonomik işbirliğinin öncelendiği bir dış politikayı uygulamaya koydu. Yakın komşularından başlayarak, ekonomik etki alanını genişletmeye çalıştı. Bu politikada da oldukça başarılı oldu. Türkiye, son on yılda ihracat pazarlarını önemli ölçüde çeşitlendirdi. Özellikle İslam dünyası ile ticaretinde önemli artışlar görüldü. Türkiye’nin ‘doğal ticaret ortağı’ konumunda olan Avrupa Birliği’nin ihracat ve ithalattaki payı yıllar itibariyle azalırken, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) payı yüzde 28’e yükseldi. Bu oran 1996’da yüzde 14’tü.

 

Türkiye, uzun süredir ihmal ettiği İslam dünyası ile ilişkilerini geliştirmeye erkenden başladığı ve dış pazarlarını kısmen zamanında çeşitlendirdiği için, içinde bulunduğumuz küresel ekonomik krizden görece az etkilendi.

 

Küresel ekonomik ve politik düzenin sınırlarının zorlandığı ve dünyanın (ve özellikle de Ortadoğu’nun) yeniden kurulduğu bu günlerde, Türkiye’nin yeni stratejiler geliştirmesi gerektiği açık. Soğuk savaş döneminde bazı ülkeler arasındaki işbirlikleri siyasi ve ideolojik gerekçelere dayandığından, ekonomik anlamda rasyonellikleri zayıf idi. Bazı ülkeler ise, benzer ekonomik yapıda olmalarını, coğrafi yakınlıklarını ve ölçek ekonomilerin yarattığı fırsatları değerlendirmek için bir araya geldiler. Avrupa Ekonomik Topluluğu böylesi bir düşüncenin ürünü.

 

İSLAM DÜNYASINDA İŞBİRLİĞİ ŞART

 

Ancak son yıllarda, bazı ülkeler coğrafi yakınlıklarını bir kenara koyarak kendilerine stratejik ülkeler seçmekte ve aralarında ekonomik işbirliği (özellikle serbest ticaret anlaşması) imzalamaktadır. Bu iktisat yazınındaki serbest ticaret anlaşmalarının coğrafi olarak yakın ülkeler arasında olması durumunda, ulaşım maliyetlerinden kazanılacağı nedeniyle, ülkelerin refahını artıracağı genel prensibi ile çelişmektedir. Birbirine coğrafi olarak uzak olan ülkeler arasındaki ekonomik bütünleşme çabalarının arka planında ileriye dönük bir vizyon ön plana çıkıyor.

 

Ülkeler bundan onlarca yıl sonra ne durumda olacaklarını ve ne tür hammaddeye, girdiye ve ne tür bir pazara ihtiyaç duyacaklarına ilişkin simülasyonlar yapmaktadır. Ayrıca rekabetçiliklerini nasıl koruyacaklarını belirlemekte ve bu doğrultuda kendilerine stratejik ortaklar seçmektedirler.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir